Türkiye’nin en yüksek rakamlı yerleşim bölgesinden Erzurum’dan başta Hasan Fehmiİ ALTINTAŞ Başkanım olmak üzere tüm meslektaşlarımızın sıcak samimi sevgi ve saygılarını getirdim.
Bizim dışımızdaki faktörlerin kurduğu sistemde mücadele etmeye devam ediyoruz. Anadolu tabiriyle ‘’kaçmaktan vurmaya fırsatımız yok’’ her sabah yeni bir spekülasyon, her sabah yeni bir uygulama velhasıl suni gündemlerle oyalanıp duruyoruz.
Vakit uzun soluklu politikalar üretmek ve temel politikalarda ısrarcı olmak tabiri caiz ise “koç başı” gibi aynı yere vurma vaktidir. Hanımlar bunu çok iyi becerirler. koç başı gibi hep aynı yere vururlar. Her zaman haklı mıdırlar? Asla. Ama her zaman %100 sonuç alırlar. Israrcıdırlar sonunda siz de yahu tamam arkadaş der ve pes edersiniz. %50 haklıdırlar ama % 100 başarı elde ederler.
Malatya konuşmamızda belirttiğimiz olumsuzluklar halihazırda ortada durmaktadır. İstihdamla alakalı her ne kadar ertelenmiş te olsa belirtilen yönetmelikte belirli bir cironun üstünde 2. Veya 3. Eczacı çalıştırmak var. Ama bu tedarikçi depolar için niye yok. Onlarda belirli bir cironun üstünde 2. 3. 4. Eczacı çalıştırsınlar. Yine depolarla ilgili olarak şunun altını kalın kalemle çizmek isteriz. Geopolitik riskler ve global ekonominin dayatmaları sonucu ruble %40 devalüe oldu, peşinden Çin vb. ekonomilerde bekliyor. Bu bizim gibi kırılgan ekonomilerine sıkıntıya sokacaktır. Eskiden fiyat artışlarında sürsaj avantajlarını kullanırken bugün ortada bir kupür olmadığı için depolar kare kod fiyatı bilgisayardan ayarlayıp ilk günden yeni fiyata geçme hazırlığındadırlar. Sürsaj eczacının hakkıdır bu konuda taviz vermemeliyiz. 10 yıldır kanayan yaramızı bir nebze olsun tedavi etme olanağından vazgeçmemeliyiz.
Eğer depolarda bu mümkün görünmüyor ise TEKB toplanmalı bir karar almalı ve üye dışına geçici sürede olsa olabilir hale getirilmeli, kendisi cirosal bazda büyürken, gidemediği yerdeki eczacılara da kol kanat germelidirler.
24000 eşit ortaklı bir holding hayalim var demiştim Malatya da. Her şey bir hayal ile başlar. TEB ticaret yapmıyor ama bağlı kuruluşları IMS pazarında en çok satan ilaçlardan birkaçını üreterek alıp- satandan yapıp-satan durumuna gelmeliyiz. Bir gün böyle bir şirketimiz olursa artık bizi değil, zincirleri afakanlar basacaktır. Müşterisi, aynı zamanda ortağı olan bir şirket. Ne büyük bir avantaj değil mi?
Fitoterapi başka önemli bir açılım noktamız. Tıbbi çaylar geri ödeme sistemine alınmalıdır. Bunu sağlamanın yolu kamu otoritelerine, ilaca oranla fayda-zarar ilişkisi, kamu maliyeti, sentetik ilaçların ilerde hastaya verebileceği olası zararlardan dolayı artacak kamu harcamaları izah edilmeli, böylece aktarlara bıraktığımız alanları geri almalıyız. Almanya da ilaç pazarının %30 u droglar.
Pay almadığımız pazarlar; profesyonelce, çok yönlü araştırılmalı mesleğimize ilgili hiçbir alanı ıskalamamalıyız. Doğa boşluğu kaldırmaz hemen yerini bir başka şeyle doldurur. Bakın zincir marketteki yan eczane reyonu girişimine!! Buna reaksiyon gösteren bursa eczacı odasını kutluyorum.
Geçmiş dönemde ticari kavgamızı sanayi ile yapmamız gerekirken yanlış yerle; tek alıcımız olan devletle yaptık. Müşteri ile kavga yapılmaz, alıcı umucudur. Biz sanayiden geçmişteki %4ve 7 ıskontolarımız geri almalıyız. Ortalama 700 bin tl ciro yaptığımızı varsayarsak meslektaşlarımız yılda 22000 ile 39000 arası gelir kaybına uğramıştır. Ayda yaklaşık 3000 tl. bu bizim için can suyudur.
-meslek hakkı arttırılmalıdır. Biz sadece ticaret yapmıyoruz. Bilgi ve birikimimizi de koyuyoruz. Bunun bir bedeli olmalı.
-sıralı dağıtımda ürün gamı genişletilmelidir. 4. Ve 5. Kademe ilaçlar olarak adlandırılan ilaçların 2013 yılı pazarı dört milyar yüz elli milyon TL, 2014 yılı ilk on ayı toplamı dört milyar TL dir. Bu dağıtılırken hastane karşısındaki yüksek maliyetli eczanelerin durumu gözetilmelidir.
SGK ya yapılan ıskontolar toplam cirodan değilse, sadece SGK ya satıştaki hasılat üzerinden yapılmalıdır. Ama en az bunun kadar önemli olan 700.000 TL ciroya kadar sıfır olan ıskonto 710 bin olduğunda otomatik olarak %1 ıskonto verilmesi hadisesidir. Buda adaletsizliktir. Bir eczane 700 binin üzerine çıksa bile ilk 700 bin için yine sıfır ıskonto, 700 binden sonraki 10 bin için %1 ıskonto yapılması uygulanmalıdır. Düşünün yıl sonu tamı tamına yıllık 700 binin üzerinde 2 TL lik bir vermidon sattınız mı? Eyvah eyvah 40 kuruş kar edecek, seneye 7000 tl indirim yapacaksınız. Yapmanız gereken 700 bini muaf tutup üzerindeki rakama %1 ıskonto yapmaktadır. Yani sadece vermidon %1 ıskonto yapılmıştır.
Yeni protokol görüşmelerinde konsantre olunmalı ve dikkatten bir şey kaçırılmamalıdır. Zira şeytan ayrıntıda gizlidir. Geçmişte yapılan hataları tekrar kaşıyıp kanatmak gibi bir niyetim yok ama geçmişten ders almalıyız. Sene 1829 Ahıska Ruslara bırakılıyor. Ve Ahıskalılar sultan 2. İkinci Mahmut ‘a bir mektup yazıyorlar.
Ahıska bir gül idi gitti,
bir ehli din idi gitti
söyleyin sultan mahmut a,
İstanbul kilidi gitti.
Sene 1918 İstanbul işgal altında
Aman dikkat! Amandır titizlik!
Bu konuda sayın genel sekreterin dikkati ve titizliği taktire şayandır. Kendilerine teşekkür ediyor ve kutluyorum.
Teşekkür etmişken; itiraz inceleme üst komisyonu %46 başarısı kaldı ki bu bizim bölgemizde %75 in üzerindedir. Sayın Ahmet beyi Aynur hanım, şevket ve hakan beylere bölgemiz adına teşekkürü bir borç biliyorum. Demiştim ya ‘’kaçmaktan vurmaya fırsatımız yok’’ hiç konuşulmaması gereken onlarca yıl önce hallolması gereken işler sorun olarak önümüzde duruyor. Bu sorun hepimizin sorunu odalar olarak yaptığımız katkıyı arttırmalıyız. TEB i takviye etmeliyiz. İktidarlarda yapılabilecek iki şey vardır. Ya değiştirmek ya da tamamlamak. Değiştirilme vaktine çok var o zaman tamamlamalıyız.
Velhasıl sorunların yumağı önümüzde SGK kendi yayınladığı sut a kendi uymuyor. Tarım bakanlığı işletme belgesi istiyor. Bu bu konuda yönetmelikler mahkeme kararları halihazırda ortada. İstanbul gibi bir şehirde 9 belediye başkasının konutunun yapı izin belgesi yoksa Erzurum karayazı da yapı izin belgesi istiyoruz.
Ve biz bunları yıllardır anlatıyoruz.
Ya biz anlatamıyoruz ya da onlar anlamıyorlar
Yada anlamak istemiyorlar.
Adamın biri bir köye gitmiş. Ben hikayeciğim size de bir hikaye anlatacağım demiş. Hikayenin konusu Aslı ile Kerem,
Başlamış anlatmaya tam 7 gün 7 gece
Isfahan Şahı’nın oğlu kerem varmış, şahın hazineci başı bir keşiş varmış onunda dünyalar güzeli bir kızı varmış adı Aslı Şahın oğlu Kerem, keşişin kızı Aslı’ya aşık olmuş,
Evlenmek istemiş, keşiş Müslüman’a kız vermek istememiş ama Şah’tan da korktuğu için sesini çıkaramamış. Bir gece kızını da alıp Isfahan’ dan kaçmış.
Kerem aşk açısıyla vurmuş kendini dağlara, ovalara. Can dostu Sofu ile birlikte kuzeybatı İran, Kafkasya, Doğu Anadolu derken gelmiş Kayseri’ye ama artık tam halk aşığı olmuş. Burada Aslı’yı bulmuş, aslı Biraz direnmiş sonra kabullenmiş araya da Kayseri Beyi girmiş vuslat gerçekleşecekken, keşiş Aslı’yı buradan da kaçırmış. Kerem aşkından yine dağlarda, yollarda, sonunda Halep’te bulmuş Aslısı’ nı . aşkına inandırmış evlenmeye razı etmiş.
Keşiş bu durur mu? Aslı’ya bütün düğmeleri çözüldüğünde yeniden tüm düğmeleri iliklenen bir elbise giydirmiş. Kerem bu düğmeleri çözdükçe, yeniden iliklenmiş, bir türlü çözememiş, kahrından yanmış kül olmuş, küldeki ateşten Aslı’nın saçları tutuşmuş oda oracıkta yanıp kül olmuş.
Bu dünyada değil ama öbür dünyada kavuşmuşlar inşallah,
İşte böyle hazin bir aşk hikayesidir Aslı ile Kerem’ in ki diye bitirmiş hikayeci hikayeyi tam 7 gün 7 gecenin sonunda.
Hikaye burada bitti yarın sabah erkenden yolcuyum bu hikayede anlamadığınız bir yer varsa sorun tekrar anlatayım demiş hikayeci,
Oradan biri sorum yok hepsini anladım da bir yer var anlamadığım,
Yahu bu Kerem Aslı’ nın nesi oluyor
.
Durumumuz aynen bu, ya biz anlatamıyoruz yada onlar anlamıyorlar,
Yüzünüzden tebessümün hiç eksilmesin dileğiyle
Sağlıcakla Kalın…..
Ecz. Mahmut UÇAR
Erzurum Eczacı Odası
SGK Komisyon Başkanı
Bizim dışımızdaki faktörlerin kurduğu sistemde mücadele etmeye devam ediyoruz. Anadolu tabiriyle ‘’kaçmaktan vurmaya fırsatımız yok’’ her sabah yeni bir spekülasyon, her sabah yeni bir uygulama velhasıl suni gündemlerle oyalanıp duruyoruz.
Vakit uzun soluklu politikalar üretmek ve temel politikalarda ısrarcı olmak tabiri caiz ise “koç başı” gibi aynı yere vurma vaktidir. Hanımlar bunu çok iyi becerirler. koç başı gibi hep aynı yere vururlar. Her zaman haklı mıdırlar? Asla. Ama her zaman %100 sonuç alırlar. Israrcıdırlar sonunda siz de yahu tamam arkadaş der ve pes edersiniz. %50 haklıdırlar ama % 100 başarı elde ederler.
Malatya konuşmamızda belirttiğimiz olumsuzluklar halihazırda ortada durmaktadır. İstihdamla alakalı her ne kadar ertelenmiş te olsa belirtilen yönetmelikte belirli bir cironun üstünde 2. Veya 3. Eczacı çalıştırmak var. Ama bu tedarikçi depolar için niye yok. Onlarda belirli bir cironun üstünde 2. 3. 4. Eczacı çalıştırsınlar. Yine depolarla ilgili olarak şunun altını kalın kalemle çizmek isteriz. Geopolitik riskler ve global ekonominin dayatmaları sonucu ruble %40 devalüe oldu, peşinden Çin vb. ekonomilerde bekliyor. Bu bizim gibi kırılgan ekonomilerine sıkıntıya sokacaktır. Eskiden fiyat artışlarında sürsaj avantajlarını kullanırken bugün ortada bir kupür olmadığı için depolar kare kod fiyatı bilgisayardan ayarlayıp ilk günden yeni fiyata geçme hazırlığındadırlar. Sürsaj eczacının hakkıdır bu konuda taviz vermemeliyiz. 10 yıldır kanayan yaramızı bir nebze olsun tedavi etme olanağından vazgeçmemeliyiz.
Eğer depolarda bu mümkün görünmüyor ise TEKB toplanmalı bir karar almalı ve üye dışına geçici sürede olsa olabilir hale getirilmeli, kendisi cirosal bazda büyürken, gidemediği yerdeki eczacılara da kol kanat germelidirler.
24000 eşit ortaklı bir holding hayalim var demiştim Malatya da. Her şey bir hayal ile başlar. TEB ticaret yapmıyor ama bağlı kuruluşları IMS pazarında en çok satan ilaçlardan birkaçını üreterek alıp- satandan yapıp-satan durumuna gelmeliyiz. Bir gün böyle bir şirketimiz olursa artık bizi değil, zincirleri afakanlar basacaktır. Müşterisi, aynı zamanda ortağı olan bir şirket. Ne büyük bir avantaj değil mi?
Fitoterapi başka önemli bir açılım noktamız. Tıbbi çaylar geri ödeme sistemine alınmalıdır. Bunu sağlamanın yolu kamu otoritelerine, ilaca oranla fayda-zarar ilişkisi, kamu maliyeti, sentetik ilaçların ilerde hastaya verebileceği olası zararlardan dolayı artacak kamu harcamaları izah edilmeli, böylece aktarlara bıraktığımız alanları geri almalıyız. Almanya da ilaç pazarının %30 u droglar.
Pay almadığımız pazarlar; profesyonelce, çok yönlü araştırılmalı mesleğimize ilgili hiçbir alanı ıskalamamalıyız. Doğa boşluğu kaldırmaz hemen yerini bir başka şeyle doldurur. Bakın zincir marketteki yan eczane reyonu girişimine!! Buna reaksiyon gösteren bursa eczacı odasını kutluyorum.
Geçmiş dönemde ticari kavgamızı sanayi ile yapmamız gerekirken yanlış yerle; tek alıcımız olan devletle yaptık. Müşteri ile kavga yapılmaz, alıcı umucudur. Biz sanayiden geçmişteki %4ve 7 ıskontolarımız geri almalıyız. Ortalama 700 bin tl ciro yaptığımızı varsayarsak meslektaşlarımız yılda 22000 ile 39000 arası gelir kaybına uğramıştır. Ayda yaklaşık 3000 tl. bu bizim için can suyudur.
-meslek hakkı arttırılmalıdır. Biz sadece ticaret yapmıyoruz. Bilgi ve birikimimizi de koyuyoruz. Bunun bir bedeli olmalı.
-sıralı dağıtımda ürün gamı genişletilmelidir. 4. Ve 5. Kademe ilaçlar olarak adlandırılan ilaçların 2013 yılı pazarı dört milyar yüz elli milyon TL, 2014 yılı ilk on ayı toplamı dört milyar TL dir. Bu dağıtılırken hastane karşısındaki yüksek maliyetli eczanelerin durumu gözetilmelidir.
SGK ya yapılan ıskontolar toplam cirodan değilse, sadece SGK ya satıştaki hasılat üzerinden yapılmalıdır. Ama en az bunun kadar önemli olan 700.000 TL ciroya kadar sıfır olan ıskonto 710 bin olduğunda otomatik olarak %1 ıskonto verilmesi hadisesidir. Buda adaletsizliktir. Bir eczane 700 binin üzerine çıksa bile ilk 700 bin için yine sıfır ıskonto, 700 binden sonraki 10 bin için %1 ıskonto yapılması uygulanmalıdır. Düşünün yıl sonu tamı tamına yıllık 700 binin üzerinde 2 TL lik bir vermidon sattınız mı? Eyvah eyvah 40 kuruş kar edecek, seneye 7000 tl indirim yapacaksınız. Yapmanız gereken 700 bini muaf tutup üzerindeki rakama %1 ıskonto yapmaktadır. Yani sadece vermidon %1 ıskonto yapılmıştır.
Yeni protokol görüşmelerinde konsantre olunmalı ve dikkatten bir şey kaçırılmamalıdır. Zira şeytan ayrıntıda gizlidir. Geçmişte yapılan hataları tekrar kaşıyıp kanatmak gibi bir niyetim yok ama geçmişten ders almalıyız. Sene 1829 Ahıska Ruslara bırakılıyor. Ve Ahıskalılar sultan 2. İkinci Mahmut ‘a bir mektup yazıyorlar.
Ahıska bir gül idi gitti,
bir ehli din idi gitti
söyleyin sultan mahmut a,
İstanbul kilidi gitti.
Sene 1918 İstanbul işgal altında
Aman dikkat! Amandır titizlik!
Bu konuda sayın genel sekreterin dikkati ve titizliği taktire şayandır. Kendilerine teşekkür ediyor ve kutluyorum.
Teşekkür etmişken; itiraz inceleme üst komisyonu %46 başarısı kaldı ki bu bizim bölgemizde %75 in üzerindedir. Sayın Ahmet beyi Aynur hanım, şevket ve hakan beylere bölgemiz adına teşekkürü bir borç biliyorum. Demiştim ya ‘’kaçmaktan vurmaya fırsatımız yok’’ hiç konuşulmaması gereken onlarca yıl önce hallolması gereken işler sorun olarak önümüzde duruyor. Bu sorun hepimizin sorunu odalar olarak yaptığımız katkıyı arttırmalıyız. TEB i takviye etmeliyiz. İktidarlarda yapılabilecek iki şey vardır. Ya değiştirmek ya da tamamlamak. Değiştirilme vaktine çok var o zaman tamamlamalıyız.
Velhasıl sorunların yumağı önümüzde SGK kendi yayınladığı sut a kendi uymuyor. Tarım bakanlığı işletme belgesi istiyor. Bu bu konuda yönetmelikler mahkeme kararları halihazırda ortada. İstanbul gibi bir şehirde 9 belediye başkasının konutunun yapı izin belgesi yoksa Erzurum karayazı da yapı izin belgesi istiyoruz.
Ve biz bunları yıllardır anlatıyoruz.
Ya biz anlatamıyoruz ya da onlar anlamıyorlar
Yada anlamak istemiyorlar.
Adamın biri bir köye gitmiş. Ben hikayeciğim size de bir hikaye anlatacağım demiş. Hikayenin konusu Aslı ile Kerem,
Başlamış anlatmaya tam 7 gün 7 gece
Isfahan Şahı’nın oğlu kerem varmış, şahın hazineci başı bir keşiş varmış onunda dünyalar güzeli bir kızı varmış adı Aslı Şahın oğlu Kerem, keşişin kızı Aslı’ya aşık olmuş,
Evlenmek istemiş, keşiş Müslüman’a kız vermek istememiş ama Şah’tan da korktuğu için sesini çıkaramamış. Bir gece kızını da alıp Isfahan’ dan kaçmış.
Kerem aşk açısıyla vurmuş kendini dağlara, ovalara. Can dostu Sofu ile birlikte kuzeybatı İran, Kafkasya, Doğu Anadolu derken gelmiş Kayseri’ye ama artık tam halk aşığı olmuş. Burada Aslı’yı bulmuş, aslı Biraz direnmiş sonra kabullenmiş araya da Kayseri Beyi girmiş vuslat gerçekleşecekken, keşiş Aslı’yı buradan da kaçırmış. Kerem aşkından yine dağlarda, yollarda, sonunda Halep’te bulmuş Aslısı’ nı . aşkına inandırmış evlenmeye razı etmiş.
Keşiş bu durur mu? Aslı’ya bütün düğmeleri çözüldüğünde yeniden tüm düğmeleri iliklenen bir elbise giydirmiş. Kerem bu düğmeleri çözdükçe, yeniden iliklenmiş, bir türlü çözememiş, kahrından yanmış kül olmuş, küldeki ateşten Aslı’nın saçları tutuşmuş oda oracıkta yanıp kül olmuş.
Bu dünyada değil ama öbür dünyada kavuşmuşlar inşallah,
İşte böyle hazin bir aşk hikayesidir Aslı ile Kerem’ in ki diye bitirmiş hikayeci hikayeyi tam 7 gün 7 gecenin sonunda.
Hikaye burada bitti yarın sabah erkenden yolcuyum bu hikayede anlamadığınız bir yer varsa sorun tekrar anlatayım demiş hikayeci,
Oradan biri sorum yok hepsini anladım da bir yer var anlamadığım,
Yahu bu Kerem Aslı’ nın nesi oluyor
.
Durumumuz aynen bu, ya biz anlatamıyoruz yada onlar anlamıyorlar,
Yüzünüzden tebessümün hiç eksilmesin dileğiyle
Sağlıcakla Kalın…..
Ecz. Mahmut UÇAR
Erzurum Eczacı Odası
SGK Komisyon Başkanı